De afgelopen weken zijn medewerkers van het Amsterdam Museum de stad in gegaan om bij allerlei plekken waar Turkse Amsterdammers regelmatig komen een postertentoonstelling, gemaakt door studenten van Yasar University in Izmir rond te brengen. De Fietsfabriek stelde een bakfiets ter beschikking.
Amsterdam Müzesi Sokaklara Taşıyor
Yaşar Üniversitesi’nin Poster Sergisi
Dağıtımın ilk haftasında, Amsterdam'ın merkez dışında kalan ve daha çok Türkiye kökenli vatandaşların yaşadıkları bölgeler ve şehir merkezindeki camiler gibi toplanma alanlarına gidildi. Buralardaki Türk isimli tabelalar takip edilerek dükkânlara Hollanda Türkiye ilişkisinin üç dönemini anlatan posterler dağıtıldı. Bu dönemlerden ilkini yansıtan poster, Osmanlı'ya atanan ilk büyük elçi Cornelis Haga ve Sultan III Ahmet'in ilişkisi ile başlayan ve daha sonra ticaret ile güçlenen Osmanlı Hollanda ilişkisini anlatıyor. Daha sonraki poster, 1964'te Hollanda Türkiye arasında imzalanan işçi anlaşmasıyla başlayan göçü konu alıyor. Son olarak üçüncü posterde bugünün Amsterdamlı Türkleri görüyoruz.
Ziyaret edilen mekânlarda poster yerleştirmenin yanı sıra, şu anda ziyarete açık olan Osmanlı-Hollanda arası ticareti anlatan sergi ve Müze'nin gelecek programındaki Amsterdam'daki Türk Öncüler sergileri de tanıtılıyor. Pekçoğu Müze'yi tanımayan veya daha önce hiç ziyaret etmemiş olan çalışanlar ve mekân sahipleri için konunun Türkiye ile ilgili olması Müze'yi çekici kılıyor. Bazıları yoğun çalışma saatleri nedeniyle Müze'yi ziyaret edemeyeceklerinden şikayet ederken bazıları da sergileri, kendilerinden ziyade çocuklarının görmesi gerektiğini düşünüyor. Bunun yanı sıra, proje süresince Türkiye'nin farklı şehirlerinden gelmiş olan ve farklı yaş gruplarındaki çalışan ve iş verenlerin göç hikâyeleri ve Türkiye’ye dönme konusundaki endişe ve çelişkileri de dinleniyor. Dönmemek için en önemli motivasyonları çocukları olan Amsterdam’lı Türklerin dönmek isteme sebepleri ise Türkiye’nin gelişimine olan inançları ve daha iyi bir emeklilik vaat ediyor olması.
Türk geleneklerinin Amsterdam yansımaları
Türkiye'de esnaf müşteri ilişkisi pek çok açıdan Hollanda'dakinden farklılık gösterir. Örneğin Türkiye'de müşterinizle işlerinizin nasıl gittiğini, aile kökeninizi, çocuklarınızın eğitim öğretim durumunu paylaşıp çay kahve eşliğinde sohbet etmek sokak kültürünün önemli bir parçasıdır. Bu ikramlar sadece davetli misafirlere değil beklenmeyen misafirlere de yapılır. Bu Türk misafirperverliğinin en yaygın biçimidir. Amsterdam'daki geziler gösteriyor ki bu adet burada da sürdürülüyor. Yalnızca çay kahve ikramıyla kalmayıp, projeye destek vermek için gönüllülüklerini de samimi bir şekilde dile getiriyorlar. Örneğin sekiz yaşında Gaziantep'te baklava yapmayı öğrenmiş ve geçimini bu şekilde sağlayan bir ustanın leziz fıstıklı baklavalarını da tadabiliyorsunuz, bir marketindeki çalışanlar posterleri camilere ulaştırmak için öneride bulunuyor ve bir büfede Türkiye kökenli müşterilerinin az olması nedeniyle mahalledeki en yakın kahveye yönlendiriliyorsunuz, bir baska marketten elinizde bir torba ogrenci destegi ikramla cikabiliyorsunuz. Aynı şekilde, Amsterdam'daki Türk markalı ürünlerin ana dağıtım merkezi Amsterdam Food Center'da, ürünlerin İzmir'deki bir fabrikada üretilip Rotterdam üzerinden Amsterdam'a getirilme hikayesini dinleme fırsatı da bulabiliyorsunuz.
Bir başka önemli Türk geleneği ise, yeni tanışılan kişilere nereli olduklarını sormaktır. Bu şekilde pek çok kişiyle bağ yakalamanız mümkün. Hemşerilik Amsterdam'da da önemini koruyor, anneniz İzmirliyse İzmirli bir çalışanla bağ kurabiliyorsunuz, dedeniz Çerkezse tüm Çerkez kökenlilerle hemşerisinizdir, babanız Malatyalıysa Kürtçe konuşup konuşmadığınız sorulur. Bu bağın kurulması için aynı şehirden gelmiş olmanız veya aynı şehirde yetişmiş olmanız gerekmez, aynı bölgeden gelmek bile karşınızdakiyle iletişiminizde büyük rol oynar.
458 keer bekeken